Gelecek Partisi Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün’ün, geçtiğimiz günlerde Milli Savunma Üniversitesi’nden mezun olan bir grup teğmenin “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” şeklinde yemin etmesi sonrası yaptığı paylaşım tartışmalara yol açmış ve sosyal medyanın gündemine oturmuştu. X hesabında yaptığı paylaşımda “Resmen 2007 senesinin tekrarını yaşıyoruz” ifadelerini kullanan Ün, “Biz bu filmi daha önce izledik. Tekrar izlemek isteyen varsa bizce mahzuru yok” diye yazmıştı. Yaklaşık üç milyon görüntüleme alan paylaşımında linçe maruz kalan Ün, bugün söz konusu paylaşımına ilişkin bir açıklama yaptı.
Açıklamasına, “Totaliter zihinlerindeki habis düşünceleri ortaya saçılırken, suçüstü yakalananların sosyal medya paylaşımımı manipüle ederek giriştikleri linci biraz izlemek istedim” sözleriyle başlayan Sema Silkin Ün, “Evet, asker askerdir” diyerek, “Resmi yeminlerinde okudukları gibi emirlerin ve nizamnamelerin dışına çıkamazlar” ifadelerini kullandı. “Ne yemin ettiğinden öte korsan bir yemine yeltenme cesaretini nereden aldığı sorusunu, bunca acı tecrübenin neticesinde ağır bedeller ödeyerek ayakta tuttuğumuz demokrasimizin sormaya hakkı vardır” ifadeleriyle açıklamasına devam eden Ün, sözlerini şöyle sürdürdü: Atatürk’ü gayrimeşru emellerine alet etme çabalarının farkındayız
Asker askerdir. Sebebi ne olursa olsun sınırlarının dışına çıkamaz. Yarın başka amaçlarla kendisine çizilen çerçevenin dışına çıkmayacağını garanti edebilecek yoktur. Totaliter çağdışı ve yobaz fikirlerinin meşru bir siyasi zeminde asla gün yüzü göremeyeceğini çok iyi bilen çevrelerin Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü ve kahraman ordumuzu gayrimeşru siyasi emellerine alet etme çabalarının farkındayız ve bunu not ediyoruz.
FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi esnasında okuttuğu bildiride Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözünü kullandığını hatırlatan Ün, “Korsan yeminlerin metinlerine bakarak bu disiplinsizliğe meşruiyet arayanlar FETÖ´nün de “Yurtta sulh, cihanda sulh” gibi sloganlarla kendine meşruiyet sağlamaya çalıştığını unutmamalıdır. Yine kimse unutmamalı ki 1950’den bugüne Türkiye’de başarılı ya da başarısız tüm darbe girişimlerinin, muhtıraların, askerin demokratik siyaset üzerine düşürdüğü gölgelerin sığınılan limanı ve sömürülen değeri aynıdır. Bundan sağ veya sol fark etmeksizin bütün siyaset kurumu zarar görmüştür. Türkiye hem demokratik hem ekonomik hem de diplomatik itibar anlamında ağır bedeller ödemiştir. Rejimi korumak demokratik rejimlerde siyaset kurumunun önceliği ve vazifesidir. Bunu tesis etmek için oluşturulmuş olan iç güvenlik birimleri ve hukuk mekanizmaları bellidir. Buralarda ne bir zaaf ne de boş vermişlik durumu söz konusudur” dedi.
Ün, açıklamasını “E-Muhtıra hafızalarımızda” diyerek devam etti. Ün, “Yapmış olduğum 2007 vurgusunda ne kastettiğim gayet açıktır. 2007 yılında eşi başörtülü olan birisi Cumhurbaşkanı olamaz diye düzenlenen Cumhuriyet mitinglerinde açılan pankartlar, atılan sloganlar herkesin hafızasındadır. 4.5 yıl Genel Kurmay’ın web sitesinde kalan e-muhtıra hepimizin hafızlarındadır. Ve evet birinci sezon vurgum da Türkiye’nin demokratikleşmesidir, askeri vesayet ile mücadelesidir, askerin kışlasında sınırlarında kalmasıdır. Halkının büyük çoğunluğunun kuvvet komutanlarının isimlerini ezbere bildiği bir ülke olmaktan uzaklaşmasıdır.
Sabık geçmişleri açığa çıkmasın diye sözlerimi bilinçli olarak çarpıtanların o eski günlere özlemleri, mensubu oldukları medya kuruluşlarının korsan yemini manşete taşırkenki heyecanlarını ülkenin Cumhurbaşkanına bir meydan okuma olarak yansıtmalarından çok iyi anlaşılmaktadır. Türkiye´de demokrasinin kurumları bellidir. Türkiye´nin hafızası her kesimden insanımız için tazedir. Hiçbir söz bağlamından ayrı, hiçbir eylem geçmişinden bağımsız değerlendirilemez. Endişe etmek için yeterince acı tecrübeye sahip bir ülkeyiz.
15 Temmuz darbesinde ortaya çıkan gerçek, Türkiye’nin askeri vesayet ile mücadelesini, Menderes’in idamını radyodan ağlayarak dinleyen ninelerimizin gözyaşlarını, kendi vesayetlerini kurmak için kullanan bir örgüt ile karşı karşıya oluşumuzdur. 2007 senesinde tüm vesayet odaklarına dur derken de 15 Temmuz 2016 gecesi darbeye karşı dururken de milletimizin kanıyla ve canıyla sahip çıktığı iradesi ortadadır.
Özellikle 15 Temmuz sonrası toplumun tüm kesimleri çeşitli seviyelerde özeleştiriler yaparken bu totaliter jakobenlerin kendilerini bunun dışında tutarak havaya ıslık çalmaları, sadece başarısız bir darbe girişimi üzerinden muhafazakarların iktidarlarının yargılanmasını istemeleri ama asla “başarılı” olmuş darbelerin ve o darbelerin zihin yapısının konuşulmasını istememeleri ise manidardır. FETÖ/PDY devlet içinde bu denli palazlandıysa bunda en büyük pay sahibi, bugün yüzsüzce her dindar insana FETÖ’cü iftirası atmaya hazırlanan çağdışı jakobenlerdir. Milli Savunma Üniversitesi’ne: Nasıl bir itaatsizlik var ki korsan yemin edilebiliyor? Milli Savunma Üniversitesi yetkililerine gelecek olursak. Böylesine önemli kurumların kapatılarak, bunca tantanayla açılan bir eğitim kurumunda nasıl bir eğitim var ki, öğrenciler böyle bir itaatsizlik içinde resmi olarak edilmiş bir yeminin akabinde korsan bir yemin edebiliyorlar?
Son olarak, 15 Temmuz gecesi, FETÖ’nün tanklarına Mustafa Kemal´in Askerleriyiz diye selam duranlardan, egemen oldukları 28 Şubat süreçlerinde FETÖ’nün zehirli fikirlerine otoyol yapıp tabiri caizse taşları bağlayıp köpekleri salanlardan vatan sevgisini de FETÖ ile mücadeleyi de öğrenecek değilim. Mesele tarihin doğru yerinde durabilmektir. Bilinsin ki, müfterilerin iftiralarına aldırmadan, demokrat sandıklarımın yoldaki yalpalamalarına aldırmadan demokratik duruşumu muhafaza edeceğim. Mesele benim nazarımda tarihin akışında doğru yerde durabilme meselesidir.